Gönderen Konu: Atatürk ve Cumhuriyet Köşesi  (Okunma sayısı 29803 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

10 Kasım 2019, 16:46:35Yanıtla #60

Çevrimdışı Proof

  • eTüccar Puanı: (19)
  • Tam Üye
  • ***
  • İleti: 557
  • Cinsiyet: Bay
  • Belki bir gün...
  • Beğeni: +201
Ynt: Atatürk ve Cumhuriyet Köşesi
« Yanıtla #60 : 10 Kasım 2019, 16:46:35 »
+2


Edepli Edebinden Susar, Edepsiz de Ben Susturdum Sanar.
Edep Ya-Hu.

Sponsor Linkleri
     

10 Kasım 2019, 18:57:45Yanıtla #61

Çevrimdışı firikko

  • eTüccar Puanı: (0)
  • Acemi Üye
  • **
  • İleti: 129
  • Cinsiyet: Bay
  • Beğeni: +20
Ynt: Atatürk ve Cumhuriyet Köşesi
« Yanıtla #61 : 10 Kasım 2019, 18:57:45 »
+1

31 Ekim 2020, 03:12:22Yanıtla #62

Çevrimdışı Coulers79

  • eTüccar Puanı: (9)
  • Forum Müdavimi
  • *****
  • İleti: 6.538
  • Cinsiyet: Bay
  • Beğeni: +4269
Atatürk ve Cumhuriyet
« Yanıtla #62 : 31 Ekim 2020, 03:12:22 »
+1


Aya çıkan astronotlar Anıtkabir'de.

10 Kasım 2020, 17:25:12Yanıtla #63

Çevrimdışı Coulers79

  • eTüccar Puanı: (9)
  • Forum Müdavimi
  • *****
  • İleti: 6.538
  • Cinsiyet: Bay
  • Beğeni: +4269
Atatürk ve Cumhuriyet
« Yanıtla #63 : 10 Kasım 2020, 17:25:12 »
0
     Aslında O’nun ölümle tanışması çok erken yaşlarına, çocukluk yıllarına denk gelmektedir. Kardeşleri de aynı O’nun gibi küçük yaşlarda yakalandığı difteri ve kuş palazı hastalıklarından dolayı ölümle burun buruna gelmişti. Onlar vefat ederken, O bu hastalığı atlattı ve ölen kardeşlerinin hikayelerini dinleyerek büyüdü. Askeri liseye henüz başladığı yıllarda yakalandığı sıtma hastalığı o yıllarda ölümcüldü ve tüm hayatı boyunca nüksedip durdu. Küçük yaşlarda yakalandığı bu hastalığı, bağışıklık sistemi sayesinde yendi ancak hastalığının etkileri bütün bir yaşamı boyunca devam etti. Yoğun çalışma saatlerinin yanı sıra uyku ve dinlenmeye yeterli vakit ayıramaması, mevcut rahatsızlıklarına yenilerini kattı. Ömrünün büyük bir bölümünü kanlı çarpışmaların yaşandığı savaş meydanlarında geçirecek olan bu kişi için çocukluk dönemindeki yaşantıları, ilerleyen zamanlarda daha büyük mücadeleler verileceğinin habercisi olmuştu adeta.
     Otuz yaşında binbaşı rütbesiyle gönderildiği Kuzey Afrika’daki son Osmanlı toprağı olan Trablusgarp’ta, İtalyan savaş uçaklarının bombardımanı sırasında yaralandı. Yerden fırlayan bir kireç taşı parçası olanca şiddetiyle yüzüne çarpmış ve yüzünü tanınmaz hale getirmişti. Sönmüş kireç taşı olmasına karşın, bir kısmı gözüne nüfuz etmiş ve sol gözünde kalıcı hasar bırakmıştı. Yarbay olarak katıldığı ve Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı çatışmalarının yaşandığı cephelerden biri de Çanakkale Cephesi’ydi. Conkbayırı’ndaki çarpışmalarda bir bombadan saçılan şarapnel parçası kalbine isabet etmiş ve cebinde bulunan saati paramparça ederek, göğsünde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Etrafındakilere “vurulduğum duyulmasın yoksa bütün cephelerde panik yaratır” diyerek, o gün akşama kadar birliklerin başında daha büyük bir hırsla çarpışmaya devam etmişti. Çanakkale Savaşı boyunca sıtmanın yanında geçirdiği böbrek rahatsızlığı, Sultan Vahdettin ile Tümgeneral olarak katıldığı Almanya ziyaretinde daha da artmış ve bu rahatsızlıkları Milli Mücadelenin verildiği yıllarda hep devam etmişti…
     Yirmili yaşlarında hayalini kurduğu ve o yıllarda ifade ettiği “geldikleri gibi giderler” sözü O’nun, 42 yaşında, savunduğu tüm değerlere kalkan yaptığı ve en büyük eserim dediği “Cumhuriyet”in de mutlak müjdeleyicisi olmuştur. O’nun düşün dünyasının bir yansıması olan “ilim” ve “fen” ile ilgili söylemleri, 82 yıldır yolumuzu aydınlattı ve bütün bir topluma bu iki değeri yegane “mürşit” olarak benimsetti. Bütün bu duygu ve düşüncelerle, aziz hatırası önünde eğilerek O’nu büyük bir özlem, saygı ve minnetle anıyoruz. Ruhu şad olsun!...

06 Aralık 2020, 01:42:54Yanıtla #64

Çevrimdışı Coulers79

  • eTüccar Puanı: (9)
  • Forum Müdavimi
  • *****
  • İleti: 6.538
  • Cinsiyet: Bay
  • Beğeni: +4269
Anıtkabir'de uygun adım
« Yanıtla #64 : 06 Aralık 2020, 01:42:54 »
+1

22 Ağustos 2021, 17:58:53Yanıtla #65

Çevrimdışı Serdar Yıldırım

  • eTüccar Puanı: (0)
  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 65
  • Cinsiyet: Bay
  • Beğeni: +81
Ynt: Atatürk ve Cumhuriyet Köşesi
« Yanıtla #65 : 22 Ağustos 2021, 17:58:53 »
+1

23 NİSAN
Bugün 23 nisan
Coşkulu tüm çocuklar
Atatürk'ün çocuklara
Armağan ettiği bir bayram.
*        *        *        *
Sevinin çocuklar
Gülün, oynayın
Bakın Atatürk size
Bu bayramı hediye etti.
*        *        *        *
Yoktu böyle bir bayram
Dünyada bir ilk
Farkına vardı bunun
Yüce Atatürk.

-------------------------------------

23 NİSAN COŞKUSU
Atatürk'e inansan
O'nun yoldaşı olsan
Dünya uygarlığından
Biraz medeniyet kapsan.
*        *        *        *
Zaman geriye gitmez
Hep ileri gider
Atatürk'ün çağdaş fikirleri
Gerici düşünceyi siler.
*        *        *        *
Atatürk bu vatanı kurtardı
Cumhuriyeti kurdu
O'na minnettar olmalıyız
Türkiye Cumhuriyeti'ni korumalıyız.

-----------------------------------------

CUMHURİYET ÇOCUKLARI
Neşelidir, güler yüzlüdür
Cumhuriyet çocukları
Geleceğe güvenle bakar
Cumhuriyet çocukları.
*           *           *           *
İnsanların barışında
Uygarlık yarışında
Atatürk'ün peşinden koşar
Cumhuriyet çocukları.
*          *         *          *
Kitap okur, öğrenir
Kendine güveni tamdır
Fikirde, düşüncede özgürdür
Cumhuriyet çocukları.

-----------------------------------------

19 MAYIS 1919
Bugün 19 mayıs
Anadolu Halkı üstünde oynanan bahis.
*            *           *           *
1919 ve 1923 yılları arası
Olmadı hiçbir asker terhis.
*            *           *           *
Mustafa Kemal Samsun'da göründü
Düşmanın ışığı bir anda söndü.
*            *           *           *
Işığı tekrar  yakmak fayda etmedi
Mustafa Kemal vardı, O'na güç yetmedi.
*            *           *           *
Mustafa Kemal bu, seni rakip tanır mı?
Zorlu bir savaşta sana nefes aldırır mı?
*            *           *           *
Ey ingiliz, Çanakkale'de Anzak'ı öne sürdün
Sadece Anzak'ı değil, kendini de bitirdin.
*            *           *           *
Nasıl ama Mustafa Kemal şahlandı
Türk Askeri mevzide cephe aldı.
*            *           *           *
Pişman ve perişan oldun, çöktün
Vurulup düşen Anzak'ın üstünü toprakla örttün.
*            *           *           *
Taarruz Kemal geldi dedin, neden kaçtın?
Güneş batmayan imparatorluğuna korku saçtın.
*            *           *           *
Kaldı mı Mustafa Kemal'den sonra senin imparatorluğun
Zirveden öyle bir düştün ki, kalmadı korkuluğun.

--------------------------------------------------

KURTULUŞ SAVAŞI NASIL BAŞLADI?
Mustafa Kemal Paşa
9. Ordu Müfettişi olarak
18 Silah arkadaşıyla birlikte
16 Mayıs 1919 günü İstanbul'dan yola çıktı.
Peşlerinde iki ingiliz zırhlısı vardı.
Onları atlatmak kolay olmadı.
Fırtınalı bir havada
Bandırma Vapuru' yla
Kıyı şeridini takip ederek
17 Mayısta İnebolu'ya
18 Mayısta Sinop'a uğradı.
19 Mayıs 1919' da emperyalizmin ağlarını yırtarak,
Samsun Limanı'na demir attı.
Böylelikle Türk'ün Kurtuluş Savaşı başladı.

----------------------------------------------------

MUSTAFA KEMAL'İN ORDUSU
Kurtuluş Savaşı zamanında
Yunan birlikleri 1.5 yıl Bursa'da kaldı.
Halka eziyet etti, yapmadığını bırakmadı.
Padişah, bu yapılanlara seyirci kaldı.
* * * *
Camileri yıktılar, yerle bir ettiler.
İbadeti yasakladılar, ezanlar sustu.
Ulucami'nin taşları, Demirtaş Köyü yakınına atıldı.
O güzelim mermerler kırıldı, tuzla buz edildi.
* * * *
Sakarya Zaferi kazanıldıktan sonra,
Türk Devleti'nin ve ordusunun gücünü dünya kabul etti.
Bunun üzerine Yunan, Eskişehir, Afyon çizgisine çekildi.
Sonra Büyük Taarruz başladı. (26-Ağustos-1922 )
* * * * *
Bir gün sabaha karşı Yunan kuvvetlerine telsiz geldi.
Donanma, Gemlik, Mudanya açıklarında bekliyordu.
Şakası yoktu, Taarruz Kemal geliyordu.
Onlar, O'nun adını Çanakkale'den biliyordu.
* * * *
Gelen Mustafa Kemal'in ordusuydu.
Yenilmez, yener, ezilmez, ezerdi.
Hiçbir ordu, bu kuvvetler karşısında duramazdı.
Yunan kaçarken Bursa'yı yaktı.
* * * *
Milli Kuvvetler, yunanı Gemlik, Mudanya önünde karşıladı.
Onlar, hiçbir zaman denize ulaşamadı.
Mustafa Kemal'in talimatı doğrultusunda
Karşılarına Türk Birlikleri çıkmıştı.
* * * *
Mustafa Kemal diyordu: " Hiçbir şey bu kadar kolay olmamalı,
Yaptıklarının bedelini ödemeliler.
Bu ülke sahipsiz değildir.
Padişah sahip çıkmazsa, ben sahip çıkarım. "
* * * *
Güney Marmara yunana dar geldi.
Onlar 1.5 yıldır ne ektilerse onu biçtiler.
Zulüm yaptılar, can aldılar.
Aldıkları canları canlarıyla ödediler.
* * * *
Ulu Cami, Orhan Cami, Yıldırım Cami
Yeşil Cami, Yeşil Türbe ve Bursa'daki pek çok cami ve türbe
Cumhuriyet ilan edildikten sonra Atatürk tarafından,
Aslına uygun olarak yaptırılmıştır.
* * * *
Bir de bütün yurdu düşünürsek,
Türkiye Cumhuriyeti sınırları olarak
Yüzlerce cami, binlerce türbe?
Bir de Atatürk, İslam'a zarar verdi diyenler var.
* * * *
Sen hangi caminin yapılmasına katkıda bulundun?
İslam'ın bu topraklarda gelişmesine nasıl destek verdin?
Kendine bile faydan yokken İslam'ı Anadolu'da gururlandıran
Atatürk'e saygı duy, O'nun devrimleri ışığında yolunu aydınlat.


Yazan: Serdar Yıldırım



09 Eylül 2021, 17:28:56Yanıtla #66

Çevrimdışı Serdar Yıldırım

  • eTüccar Puanı: (0)
  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 65
  • Cinsiyet: Bay
  • Beğeni: +81
Ynt: Atatürk ve Cumhuriyet Köşesi
« Yanıtla #66 : 09 Eylül 2021, 17:28:56 »
+1


DEDEM ADEM YILDIRIM'IN KURTULUŞ SAVAŞI ANILARI
Yıl 1921
Anadolu düşman kuvvetleri tarafından kuşatılınca, Mustafa Kemal, Türk Ordusu'nu, Sakarya Irmağı'nın doğusuna çekmiş. Burada 1.5 yıl genel bir taarruz için, hazırlık yapmış. Bu hazırlıklar sırasında şehirlerden, kasabalardan, köylerden, Mustafa Kemal'in çağrısına uyarak gelen binlerce genç varmış. Bunlardan birisi de,  dedem Adem Yıldırım'mış. O zamanlar henüz 19 yaşında olan dedem 1.90' a yaklaşan boyu ve sırım gibi vücuduyla gözünü budaktan sakınmaz, korkusuz, mert, yiğit bir köy delikanlısıymış. Ordugahta geçen ilk günler, yürüyüş talimleri, silah tutuş, kullanış ve atış çalışmaları derken, günlerden bir gün Mustafa Kemal yanında kurmay subayları olduğu halde yenice oluşturmaya çalıştığı Türk Ordusu'nu denetime çıkmış.
Dilerseniz bundan sonrasını dedem anlatsın:    O gün öğle vakitleriydi. Geniş ovada pek çok alay, tabur, bölük, Mustafa Kemal Paşa tarafından teftiş ediliyordu. Paşa, eseri olan Türk Askeri'ne sağ elini hiç indirmeden selam vererek geliyordu. Arada bir, Merhaba asker, diyor, biz de sağ ol diyorduk. Ben uzun boylu olduğum için, bölüğün başındaydım. Mustafa Kemal Paşa Hazretleri geldi tam önümde durdu. Merhaba asker, dedi. Biz, sağ ol, dedik. Yüzünü bize döndü. Rahat, dedi. Biz de, tüfeklerimizi indirdik. Rahat pozisyonuna geçtik. Bir metre kadar önümdeydi. Bir an göz göze geldik. O deniz mavisi gözleri, inanılmaz etkileyici bakıyordu. Sanki her an insanın üstüne atılacakmış gibiydi. Gözlerim karardı, başım döndü. Rahat pozisyonunda olmam beni kurtardı. Kabzası yere dayalı tüfeği sıkı sıkı tuttum, dayandım ve yere düşmedim. Aradan bunca yıl geçmesine karşılık o çelik bakışları hiç unutmadım.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

O yıllarda Yunan Ordusu Anadolu içlerine doğru ilerliyordu. Adem Yıldırım, Yunanlının geldiğini duyunca köydeki genç, çocuk, kadın, ihtiyar kim varsa toplayıp köyün ilerisindeki dağa götürmüştü. Orada köylüleri emin bir yere gizledikten sonra, elinde mavzeriyle geri dönerek, ağaçların arasına saklanıp, köyü seyre dalmıştı. Acaba Yunan askerleri köyde ne yapacaktı?
Adem Yıldırım az sonra kendi evinden feryatlar duymaya başlamıştı. Evde neler oluyordu?
Yunan askerleri, köyün zenginini yakalamışlar ve konuşturmak için, işkence ediyorlardı:  Söyle Türko, altınlar nerede?
Yunan askerleri, acımadan elleri, ayakları bağlı adamı evdeki ocağın içinde yanan odun ateşine doğru sürüyordu:  Konuş Türko, altınları nereye sakladın?
Zavallı adamın ayak parmakları ve bilekleri yanmıştı. Yunan askerleri, onu daha da ateşin içine itiyordu.
Bu arada Adem Yıldırım sesinden tanıdığı köyün zengininin yürek parçalayan feryatlarına dayanamamış ve evin yanındaki tarabalığa tüfeğiyle iki el ateş etmiş. Tüfekle ateş edildiğini duyan Yunan askerleri, Türk askerleri geliyor zannedip, kaçıp gitmişler. Bunun üzerine Adem Yıldırım eve gelmiş ve yarı beline kadar ateşte yanmış ve ölmüş olan adamı ateşin içinden çıkarmış.  Daha sonra olayı öğrenen ve çok üzülen zengin adamın karısı evlerinin ahırına, toprak altına gizledikleri bir teneke altını, Ankara'daki Mustafa Kemal Paşa'ya ulaştırılmak üzere, Türk subaylarına teslim etmiş.
Ben çocukken, her yıl yaz tatilinde bir haftalığına köye giderdik. Dedem her gidişte gerçekten yaşadığı bu olayları bana anlatır ve Serdar, yaz bunları, derdi. Ben de, merak etme, dede, mutlaka yazarım, derdim. İşte, bu hikayeler, dedemin bana anlattığı hikayelerdir. Dedemi son olarak on üç yaşındayken görmüştüm. Otuz yedi yıl sonra bu anıları yazmak nasip oldu. Umarım okuyanlar, Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Cumhuriyeti çok severler. Atatürk'ün devrimlerine sahip çıkarlar ve savaşın ne kadar acımasız olduğunu anlarlar. Kurtuluş Savaşı kolay kazanılmadı. Sevgiyle kalın.

Yazan: Serdar Yıldırım

09 Eylül 2021, 21:04:18Yanıtla #67

Çevrimdışı Serdar Yıldırım

  • eTüccar Puanı: (0)
  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 65
  • Cinsiyet: Bay
  • Beğeni: +81
Ynt: Atatürk ve Cumhuriyet Köşesi
« Yanıtla #67 : 09 Eylül 2021, 21:04:18 »
+2


BİR ÇANAKKALE SAVAŞI ANISI
Turhal'da babamın arkadaşının dedesi anısını anlatmıştı: 
Çanakkale'de savaştan açlıktan ve susuzluktan bıkıp komutanlarını eğer engel olmaya kalkarsa vurmayı bile planlayarak firar etmeye karar vermişler. Firar edecekleri sabah gözcü iki atlı geliyor diye bağırmış. Baktık diyor, biri ışıl ışıl madalya ve apoletli diğeri daha sade iki kişi geliyor. Firarı unutuyorlar. Biri Atatürk.. Sonradan öğreniyorlar. Tabi içtima tekmil için sıraya giriyorlar, korkudan titriyorlar. Firar edeceğimizi mi öğrendiler, bizi hapse atmaya mı asmaya mı geldiler diye. Atatürk askerlere dönüyor gözleri dolu şekilde " biliyorum bir tarafta düşman bir tarafta açlık. Belki içinizde firar etmeyi düşünenler var. Ama bizden sonrası vatan, bizden sonrası namus, bizden sonrası çocuklarımız. Düşmanla aralarında sadece biz varız." demiş. Firar etmeyi düşündükleri için utanmışlar. Ondan sonra bize öyle bir güç geldi ki orada hem aç kaldık hem de Atatürk ile birlikte 2 gün düşmanla savaştık dediğini anlattı ve hüngür hüngür ağladı. 85 yaşındaki adam. Liderlik insanın yaratılışında olması gereken bir şey. Atatürk'ün nasıl büyük bir insan olduğunu o gün bir daha anladım.

----------------------------------------------------------------

Selamlar.

Anneannem Kurtuluş Savaşı zamanında 14 yaşında bir kız çocuğuymuş. İnegöl Cuma Mahallesi'nde - Yokuşta - yol kenarında evleri ve kocaman bir bahçesi varmış. Yunan askeri evin kapısını çalınca annesi onu evin yüklüğüne, yorganların arkasına saklarmış. Yunan askeri, on yumurta, iki tavuk. Haydi, çabuk çabuk dermiş. Annesi istediklerini verince giderlermiş. Anneannem bunları anlatırken, ben de çocuğum ya sorardım: Anneniz sizi neden dolaba saklıyor?
Anneannem: Öyle deme Serdar, beni alır giderler. Bir daha geri getirmezler. Bizim mahalleden kaç arkadaşımı götürdüler. Dönen olmadı.
O günlerin zorluğunu bilen ve yaşayan insanlar: Atatürk olmasaydı halimiz nice olurdu, der dururlardı. Atatürk'ü sevelim. Devrimlerine sahip çıkalım. Başka Türkiye yok.

Serdar Yıldırım


11 Ekim 2021, 13:32:09Yanıtla #68

Çevrimdışı Serdar Yıldırım

  • eTüccar Puanı: (0)
  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 65
  • Cinsiyet: Bay
  • Beğeni: +81
Ynt: Atatürk ve Cumhuriyet Köşesi
« Yanıtla #68 : 11 Ekim 2021, 13:32:09 »
+2

ATATÜRK'ÜN DEPREM ANISI
Yıl 1896. 15 yaşındaydım. Manastır Askeri İdadisi 1. sınıfa gidiyordum. Okulumuz iki katlıydı ve bizim sınıf üst kattaydı. Fizik dersindeydik. Birden sarsıntı oldu. Arkadaşlardan bazıları, hocam, deprem oluyor, dedi. Fizik öğretmenimiz tavanda sallanan lambaya baktı ve sakin olun çocuklar, dedi. Geri geri gitmeye başladı. Kapının yanına gelince hızla kapıyı açıp dışarı kaçtı. Birkaç saniye içinde sınıfta yalnız kaldım. Sağıma, soluma bakındım,  kimse yoktu. Bir süre bekledim. Sonra ayağa kalktım ve pencereye doğru yöneldim. Dışarı baktığımda hayretler içinde kaldım: Okulumuzun mevcudu iki bin kişiydi ve bahçe öğretmen ve öğrenci doluydu. Yere çömelmişler ve öylece bekliyorlardı. Neden korktular hala anlayabilmiş değilim.
Sınıfımdan çıktım, bazı sınıflara baktım, kimse yoktu. Alt kata indim,  sınıflar boştu. Ön kapıdan bahçeye çıkarsam öğretmenler bu davranışımdan hoşlanmazlar diye düşünerek, arka kapıdan bahçeye çıktım. Beni ayakta gören bir öğretmen, otur Mustafa, otur, dedi. Ben de yere çömeldim. Daha sonra aradan zaman geçti ve öğrenciler, öğretmenler nezaretinde sınıflarına gitti.

Atatürk'ün Çocukluğu - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994

------------------------------------------------------------------------

Bırak depremi,  Anafartalarda, Conk Bayırı'nda ingiliz gemilerinden atılan insan büyüklüğündeki gülleler yakınında patladığında Mustafa Kemal kaçıp gitmediyse bunu 15 yaşındaki cesaretine borçludur. Sadece cesur insanlar kahraman olur. Mustafa Kemal Çanakkale'de 34 yaşındaydı ve 15 yaşından iki kat daha fazla cesurdu. Bu cesur yüreği toprak altına almak için, bilek gerekti, yürek gerekti.  Korkaklar, kolay teslim olur ve boyun eğerdi. Mustafa Kemal boyun eğmedi ve galip geldi. Daha pek çok savaş kazandı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Tarihe ismini altın harflerle yazdırdı.

Serdar Yıldırım

04 Ocak 2022, 19:35:10Yanıtla #69

Çevrimdışı Serdar Yıldırım

  • eTüccar Puanı: (0)
  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 65
  • Cinsiyet: Bay
  • Beğeni: +81
Ynt: Atatürk ve Cumhuriyet Köşesi
« Yanıtla #69 : 04 Ocak 2022, 19:35:10 »
+1


TÜRK ASKERİ ÇANAKKALE'DE
Türk, Anadolu'da hüküm sürsün diye,                   
Kurtuluş Savaşı' nda canlarını feda ettiler.                   
Mehmetler, Ahmetler, Aliler, Veliler.   
Anadolu' nun fedakar askerleriydiler.
*            *            *            *                                               
 Büyük bir karanlığın ardından,                                       
Mucize bir aydınlık beklediler.                                   
Aydınlık biraz geç geldi.                                             
Çanakkale bir buçuk yıl onlara mezar oldu.   
*            *            *            *                                               
Çocuklarımız, torunlarımız dediler.                               
Onlar rahat etsinler dediler.                                       
Azrail, ingiliz gemisinin topunun ucundaydı.     
Bombalar siperlere düştükçe                                     
Yerde yatan vurulmuş askeri arkadaşı tanımadı.     
*            *            *            *                                                                       
Alman komutanlar, Çanakkale'deydi.                             
İşi biraz ağırdan alıyordu.             
İngiliz savaş gemileri,
Bombaları bitince gider, diyordu.
Türk topçularına talimat verilmişti.
Ateş etmeyin, bekleyin, diyordu.
*            *            *            *                                                                       
Sonunda Çanakkale'ye Mustafa Kemal geldi.
Bütün cephelerin komutanlığını bana verin, dedi.
Mustafa Kemal'e almanlar direnemedi.
Kendi ülkeleri de ateş hattındaydı.
Birinci Dünya Savaşı devam ediyordu.
Almanlar, bir daha gelmemek üzere
Anadolu'yu terk etti.
*            *            *            * 
Mustafa Kemal siperde saklanmadı.
Savaş meydanını düşmana bırakmadı.
Türk topçularına ateş emrini verdi.
Ateş, ateş, ateş, dedi.
*            *            *            *
Çelikten ölüm kaleleri,
İngiliz, fransız savaş gemileri,
Türk topçusunun yoğun ateşi karşısında
Boğazın derinliklerini boyladı.         
*            *            *            * 
Sonra kara savaşları başladı.
İngiliz, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan Anzakları getirdi.   
Onları,  Türkler, boyun eğmedi, diye kandırdı.
Anzaklar, Türkleri kendine düşman bildi.
*            *            *            * 
Anzaklar, 25 Nisan 1915'te Gelibolu yarımadasına  çıkartma yaptı.
Karşısında Türk Ordusu'nu buldu.
Türk Ordusu'nun başında Yarbay Mustafa Kemal vardı.
Türk Ordusu yenilmezdi, Mustafa Kemal yenilmezdi.
Sekiz ay süren savaşlar sonunda,
Anzaklar parçalandılar, paramparça oldular.
Saklanacak ağaç kovuğu bulamadılar.

Yazan: Serdar Yıldırım - 29-6-2020