GelirKapısı

Konu Dışı => TV - Sinema - Müzik - Kitap => Konuyu başlatan: Coulers79 - 08 Nisan 2014, 18:15:39

Başlık: Dünyayı değiştiren bilgeler
Gönderen: Coulers79 - 08 Nisan 2014, 18:15:39
Sokrates M.Ö. 469-399
Evreni anlamadan önce biz kimiz? Bu sorunun yanıtını bulmak lazım derdi. Ona göre, pratik ahlak kurallarını öğrenmek isabetli olmaktadır. Sokrates, bu yönü ile kuramsal bilim ve uygulamalı bilim tartışmasını da açmış olacaktı. Ayrıca bir anlambilimcidir. Anlamı olmayan kavramların ve terimlerin kullanılmasını hep sakıncalı bulmuştur. Her bilgide anlamların ve kavramların, açıkça anlatılması gerektiğine inanmış ve önemli katkılar sunmuştur. Ahlak felsefesinin kurucusu olarak kabul edilir.
Plato (Eflatun) MÖ. 427-347
Çok önemli bir Yunan Filozofu. Batı Dünyasının ilk yüksek öğretim kurumu olan “Atina Akademisinin” kurucusu. Eflatun, Sokrates’in öğrencisidir. Bu nedenle de Sokrates gibi ahlakçı bir pencereden olaylara yaklaşmıştır. Buna göre insanların mutlu olması ancak erdemli bir hayat sürebilmesiyle mümkündür.Eflatun, hem doğada, hem de ahlak ve toplum yaşamında mutlak ve değişmez olanın peşinden koşmuştur.
Aristoteles M.Ö. 384-322
Platon ile birlikte Batı düşüncesinin en önemli 2 filozofundan biri sayılır. Aristoteles’in en büyük başarısı bilimsel çalışmayı yöntemleştirmesidir. Aristoteles, ele aldığı her sorunu sistematik olarak inceler. Yani önce konuyla ilgili söylenenleri toplar sonra bu olgulara dayanarak kendi anlayışını oluşturur. Kurduğu kavramların sağlam, açık ve tutarlı olmaları yüzünden Aristoteles, iki bin yıl boyunca felsefenin büyük ustası sayılmıştır. Kendisi aynı zamanda bilim dilinin de yaratıcısıdır; bugünkü bilimsel kavramlarımızın ve  terimlerimizin birçoğu onun formüllerinden çıkmıştır.
Aziz Paulus - Saint Paul
Aziz Paul’un doğum yeri Tarsus’tur. O hristiyanlık için çok önemli bir isim, tabiki Hz. İsa’dan sonra. Hz İsa Hristiyanlığı bulmuş olabilir ama Aziz Paulus olmadan Hristiyanlığın yayılmasının imkanı yoktu. Küçük Asya, Makedonya ve Yunanistan’ı gezerek buralarda kiliseler kurdu, hristiyanlığı yaydı. Oysa o ilk başta yahudiydi. Sonra hristiyanlığı benimsedi ama yahudilerin sempatisini hiçbir zaman kazanamadı. İncil ve Hristiyanlıkla ilgili en eski ve en güvenilir kaynaklar Paulus’dan geriye kalan mektuplardır. Şam, Kudüs, Hatay, Kıbrıs, Makedonya, Yunanistan gibi birçok yeri gezdi. M.S. 66′da Roma’da tutuklandı ve 67′de İmparator Neron tarafından idam ettirildi.
Konfüçyüs 551-479
Konfüçyüs’ün ana teması insancıl olmaktır. Buna ulaşmanın yolu da diğer insanlara ve atalarımıza saygı duymaktır. “İyi” insan dünyayla uyum içinde yaşayan insandır. Konfüçyüs’ün öğrencileri ile yaptığı konuşmaları toplayan analektler, Çin edebiyatının 13 klasik eserinden biri sayılmaktadır. Onun için 4 temel esas vardır.
1. Ana-babaya saygı
2. Merhamet
3. Adalet
4. Ayinler
O bu 4 erdeme ulaşmanın çok zor olduğunu ama herkesin bunun için çaba göstermesi gerektiğini söyler. Ayrıca “Bilgi”yi en önemli araç olarak görür.
Kıbrıslı Zenon (Citium) 335-263
Listede bulunan diğer isimlere göre daha az tanıdık bir isim Kıbrıslı Zenon. Ama o Stoa felsefe okulunun kurucusudur. Stoa felsefesinde mutluluk dış koşullarda aranmamalı, doğaya uygun yaşanmalıdır. Ayrıca Stoacılar dünya vatandaşlığını da savunurlar. Kıbrıslı Zenon’a göre gerçek olan herşey maddedir. Zenon, evrenin hareket halinde olan bir maddde olduğunu söyler. Bu madde de ateştir. Ateş heryere girer ve dağılır. Tanrıya inanır. Zenon’a göre Tanrı doğanın içindeki akıl ve rasyonel güçtür. Ona göre insan ruhunun en iyi ifadesi “akıldır”.
Epikuros (Epikür) 341-270
Ahlak Felsefesinin en önemli düşünürlerinden biri. Felsefesinin ana fikri “mutluluk”. İnsan hayatının temel amacının “Mutluluğa ulaşmak”olduğunu öne sürer. Bu yol ona göre doğru “yol”dur. Mantık da doğru yola giderken kullanılması gereken bir araçtır. Epikür’e göre insan tanrı ve ölüm korkusundan kurtulmalıdır. Buna da ancak önyargı ve kuruntulardan kurtularak ulaşılacağına inanır. İnsanlar da dahil, dünya’daki herşeyin atomlardan meydana geldiğini savunur. Ölünce de yok olunacağına inanır. Tanrı ve ölüm ile ilgili en önemli sözü: “Ölümden korkmak anlamsızdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuzdur”.
İbn-i Sina 980-1037
İbn-i Sina hem bir filozof, hem hekim hem de bir bilimadamıdır. İbn-i Sina’ya göre her element sadece kendisine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden ,altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir. Deneycilikle akılcılığı birleştirir, Tasavvuf alanında da çalışır. İbn-i Sina mantığı psikolojiden çıkarıp düşünce kanunlarını psikoloji üzerine kurmuştur. İbn-i Sina’nın Aristonun öğretisi olduğu tümdengelim yoluyla sonuç çıkarma çözümlemeleri İslam Ortaçağında klasik olmuş, sonraki mantıkçılara da ışık tutmuştur.İbn-i Sinaya göre insanın tanrısal olanla bağlantıya geçmesinin yolunun bir çeşit manevi sezgiyle olduğunu düşünür. Filozofa göre iyilik , yetkinlik ve mutluluk fikrinin doğması için kötülüğün olması gereklidir. Böylece mutlu olmak isteyen insanın önce ruhunu temizlemesi gerektiğine inanır. İbn-i Sina’nın eserleri 12.yy’da Latinceye çevrilmeye başlamış, bazı eserleri Batı’da Üniversitelerin temel ders kitapları olarak okutulmuştur.
Rene Descartes 1596-1650
Fransız Filozof, Batı düşüncesinin en önemli düşünürlerinden biri. Modern Psikolojinin ve Matematiğin kurucusu olarak bilinir. Batı düşüncesini altüst eden bir felsefe sistemi kurdu. Buna göre öğrendiğinin, gördüğünün, duyduğunun, inandığının hepsini birden büsbütün silerek, her şeyden kuşkulanmaya başladı. Yalnız tek bir şeyden emindi: düşüncenin varlığı. Buradan hareketle, evrenin açıklamasını yaptı.
Sıkça duyduğumuz o meşhur Düşünüyorum Öyleyse Varımsözünün mimarıdır.
John Locke 1632-1704
18.yy’ın en önemli materyalist düşünürlerinden biri. Avrupa’daki aydınlanma çağının ilk kurucusu olarak da biliniyor. Locke, gelenek ve otoriteden kurtulmak gerektiğini, insan hayatına sadece aklın kılavuzluk edebileceğini ve sezgisel olarak insanların bir bilgiye sahip olmadığını söyler. Bu düşünceleriyle de Locke Liberalizmin öncüsü kabul edilir. Locke’a göre özgürlükler çok önemlidir. Bir insanın özgürlüğü, diğer kişinin özgürlüğünü kısıtladığı noktada bitmelidir. Hükümetlere, insan hürriyetine ve yargı bağımsızlığına önem verir. Descartes’dan etkilenmiş fakat düşünceleri ona hiçbir zaman tam olarak benzememiştir.
Başlık: Ynt: Dünyayı değiştiren filozoflar
Gönderen: HeadSh0t - 08 Nisan 2014, 18:37:53
Immanuel Kant ve Nietszche yi de unutmamak lazım  :y
Başlık: Ynt: Dünyayı değiştiren filozoflar
Gönderen: hakanatik01 - 08 Nisan 2014, 18:54:42
Immanuel Kant ve Nietszche yi de unutmamak lazım  :y
Herkes kendine en çektiren filozofumu biliyor :P Freud o zaman :D pavlov falanda vardı amma onlar gene iyiydi :P
Başlık: Ynt: Dünyayı değiştiren filozoflar
Gönderen: aydyar13 - 08 Nisan 2014, 19:02:11
Jean-Jacques Rousseau da eklersek takım tamamlanır. : )
Başlık: Ynt: Dünyayı değiştiren filozoflar
Gönderen: FilmsizKalma - 08 Nisan 2014, 21:04:28
Herkes kendine en çektiren filozofumu biliyor :P Freud o zaman :D pavlov falanda vardı amma onlar gene iyiydi :P
Skinner, gestalt, thorndike, james garcia.. bunlarıda eklersin sen ozaman..
Başlık: Ynt: Dünyayı değiştiren filozoflar
Gönderen: universitely76 - 08 Nisan 2014, 21:20:02
Skinner, gestalt, thorndike, james garcia.. bunlarıda eklersin sen ozaman..
:D :D
Dur ben gidip bi eğitim blimleri kitabı alayım istersen.. Gerekli tüm ilim/bilim insanlarını yazalım :D
Başlık: Ynt: Dünyayı değiştiren filozoflar
Gönderen: hakanatik01 - 08 Nisan 2014, 21:24:24
Hepsinin :P adlarını unutmak istiyorum....
Başlık: Ynt: Dünyayı değiştiren filozoflar
Gönderen: FilmsizKalma - 08 Nisan 2014, 22:07:11
:D :D
Dur ben gidip bi eğitim blimleri kitabı alayım istersen.. Gerekli tüm ilim/bilim insanlarını yazalım :D
dıdısının dıdısı:)
Başlık: Dünyayı değiştiren bilgeler
Gönderen: Coulers79 - 18 Ekim 2015, 12:12:55
               (https://www.gelirkapisi.com/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fwww.freesmileys.org%2Fsmileys%2Fsmiley-green%2Fgreensmilies-028.gif&hash=c3010a985a5a777cbf079a17275e2fcf3185eada)     Mevlana'nın su felsefesi      (k)

     Bir an için su olduğunu düşün... Su gibi özel, su gibi yararlı ve su gibi çok, tükenmez. İnanıyorum ki sen öylesin. Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu akıp dur... Dibi olmayan bir kovayı asla dolduramazsın. Yani seni dinlemeyenlere sesini asla duyuramazsın. Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin; gürültü yaparsın sadece. Ormanda hiçbir hayvan, ırmağın gürültülü yerinden su içmeye çalışmaz. Hepsi sakin zamanlarda, suyun durgun yerlerinden susuzluklarını giderirler. Onlar için uygun olan budur. Sen hiç önüne çıkan ağaçları sürükleyen selden, su içmeye çalışan bir ceylan gördün mü? Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler, beyni olan her canlı böyle yapar. Sen hep bir su olduğunu düşün. Su gibi bir hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol. Su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil.
     Su gibiysen, tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme. Sana "felâket" denmesin. Su isen, bir bardağa sığ ki damarlara girebilesin. Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi gerekli, su gibi bitmez tükenmez olduğunu unutma. Ayrıca, su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi "kıyametler" koparabileceğini de asla unutma. Vadiler ve ovalar varken önünde, yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene. Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan birisi olursun, hırçın seller, afetler gibi. Tercih hep elindedir ve hep "senin" ellerinde olacaktır. Ya dilini tutmayı öğreneceksin, ya da hiç durmadan konuştuğun için, yalnızca boş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendekilere.
     Ama asıl yapman gereken şu değil mi? Düşüneceksin ne zaman, ne söyleyeceğini. Düşüneceksin, kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin, anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini. Hatta, anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin. Konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, az ama en uygun sözcükleri seçeceksin. Yolcuların aldıkları biletler ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek zaman yaklaştığında, vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de fikrini söyleyeceğin kişinin "kıyıya yanaşmasını" bekleyeceksin. Demeyeceksin, "Ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda. Ben aklıma geleni, geldiği biçimde söylerim, karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda." Demeyeceksin.
     Keşke haklı olsaydın, ama maalesef gerçek bu değil. Haydi, sen şimdi "Su olduğunu" düşün ve kendini "Su gibi" hisset. Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı. Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu hatırla. Ama yine su gibi "küçük bir bardağın içine" sığdır ki kendini, girebilmeyi öğren insanların damarlarına. Su gibi içi dışı güzel olunmalı değil mi? Kısaca su gibi aziz ol. Hayat ver, yardımcı ve vazgeçilmez ol

https://www.youtube.com/watch?v=e9yvDgIN9K0
    ninja   Bruce Lee - Su gibi ol felsefesi

  O:-)  Coulers79 Felsefesi: :PP Ooo bizde felsefe çok :)) yeterki içinde beşeriyat olsun.
Başlık: Nikola Tesla (1856 - 1943)
Gönderen: Coulers79 - 23 Ekim 2015, 11:42:50
Sırp asıllı Amerikalı mucit, elektrofizik uzmanı ve bilim insanı Nikola Tesla, elektriğe ve elektromanyetizmaya doğuştan gelen yatkınlığıyla yaşadığı dönemde hem bilime, hem de evlerdeki günlük hayata damga vurmuş bir isim. Tesla'nın icat ettiği birçok buluş ve geliştirdiği birçok prensip günümüzde halen kullanılmaktadır. Özellikle 'elektriğin kablosuz taşınabilmesi' gibi bir buluşu ve bunu kanıtlaması onun ne kadar benzersiz bir mucit olduğunu açıklar. 10 Temmuz 1856'da Avusturya İmparatorluğu sınırları içindeki Smiljan köyünde doğan Nikola Tesla, dalgalı bir eğitim dönemi geçirdi. Annesi okuyup yazamamasına karşın, halk arasında pratik ev gereçleri mucidi olarak bilinirdi. Papaz olan ve oğlunun da bir papaz olmasını isteyen babasının istekleri aksine, Nikola Tesla farklı şehirlerde farklı okullara gitti, farklı üniversitelerde ders aldı ve farklı işlerde çalıştı. Bu yıllarda elde ettiği teknik bilgiler ve iş deneyimi, ileriki yıllarda kariyerine, daha da önemlisi hayallerine yön verecekti.

     Alternatif Akım

     1884'te New York'a taşınan ve çalışmalarına burada devam eden Tesla, burada Edison'la çalışmaya başladı, fakat Edison'un Tesla'nın alternatif akım sistemlerine ilişkin buluşlarına mesafeli durmasıyla iki bilim insanı çok geçmeden yollarını ayırdı. Edison'dan önce ABD'de hiçbir evde elektrik yoktu; dolayısıyla elektriğin evlere girmesi, Edison'un geliştirdiği doğru akım sistemiyle mümkün olmuştu ve Edison ekonomik kaygılardan dolayı bu sistemi değiştirmek istemiyordu. Yeni çeşit elektrik motorları ve jeneratörleri üzerinde çalışmaya başlayan Tesla, çok geçmeden alternatif akım sistemini geliştirdi. Tesla'nın geliştirdiği üç fazlı alternatif akım indüksiyon motoru, elektrik enerjisini mekanik enerjiye, doğru akıma göre çok daha başarılı bir şekilde çeviriyordu. Ayrıca alternatif akım daha yüksek voltaj üretmeyi mümkün kılıyor, elektriğin çok daha uzağa, çok daha ucuz bir şekilde taşınmasını mümkün kılıyordu.
     Edison'la yollarını ayıran Tesla, geliştirdiği alternatif akım üreteçleri, transformatörleri ve motorlarına ilişkin buluşlarının patentlerini 1885 yılında George Westinghouse'a sattı. Böylece alternatif akımı yaymaya çalışan Westinghouse ve Tesla, doğru akım sistemlerinde ısrar eden Edison ile doğrudan rakip oldu. Bu rekabet kısa sürede büyük bir ticari savaşa dönüştü; hatta bu dönem "Akım Savaşları"  olarak anılır oldu. Chicago'daki 1893 Kolomb Dünya Fuarı, Akım Savaşları için önemli bir muharebe oldu: Westinghouse ve Tesla, Edison'a kıyasla çok daha ucuz bir teklif vererek fuardaki Elektrik Pavyonu'nu aydınlatırken bütün dünya alternatif akımın bu başarısına tanık oluyordu. Zaman içinde alternatif akımın güvenilir, ucuz ve başarılı olduğu kabul edilir oldu nihayet dünyaya kanıtlanmış oldu ve doğru akım sistemleri kademeli olarak terk edildi.
     Niagara Şelaleleri'nde 1896 yılında kurulan elektrik santrallerinde de alternatif akım kullanıldı (burada akan sudan elektrik üretmek Tesla'nın çocukluk hayaliydi) ve burada üretilen elektriğin Buffalo kentine iletiminde de Tesla'nın geliştirdiği sistemler kullanıldı. Alternatif akım, Tesla'yı kimi kaynaklara göre dünyanın en zengin insanı yapabilecek bir buluştu. Westinghouse ve Tesla arasındaki kontrat, Tesla'nın üretilen enerjiyle doğru orantılı olarak para almasını öngörüyordu (ve Tesla birim başına oldukça yüksek bir rakam alıyordu). Alternatif akımın büyük başarısı yüzünden Westinghouse'un, Nikola Tesla'ya oldukça büyük bir miktar borcu olmuştu. Bu mali yük o kadar büyüktü ki Westinghouse Electric Company 1907'de batma noktasına geldi. George Westinghouse sorunu çözmek için Tesla ile konuşunca, sonradan çokça anlatıldığına göre Tesla kontratı yırttı ve alacaklarından vazgeçti.

     Kablosuz Enerji

     Tesla çalışmalarını daha sonra kablosuz enerji üzerine yoğunlaştırdı. 1891'de patentini aldığı Tesla bobini ile kısa mesafede enerjiyi kablosuz şekilde taşımayı başardı. Temelinde yükseltici bir transformatör olan Tesla bobini, çok çok yüksek gerilimler elde etmeyi mümkün kıldı. Tesla, kendi adını verdiği bu indükleme bobinlerini elektrikle aydınlanma, yüksek frekanslı alternatif akım ve özellikle kablosuz elektrik iletimi gibi alanlardaki deneylerinde kullandı. O dönemde Alman bilim insanı Heinrich Rudolf Hertz'in çalışmalarından etkilenen bir grup bilim insanı, radyo dalgalarıyla ilgili deney ve araştırmalarını yoğunlaştırmıştı. 1889 yılındaki Paris Fuarı'nda Hertz'in çalışmalarıyla yakından tanışan Nikola Tesla da bu insanlardan biriydi. Tesla 1893 yılında, yani Guglielmo Marconi'nin buluşundan iki yıl önce, yeterli teknik donanım ve bilimsel birikimle radyo dalgalarıyla iletişim üzerinde yoğunlaştı, fakat bulduklarını haberleşme yerine elektriğin kablosuz aktarımı üzerine yoğunlaştırdı.
     1898 yılında New York'taki Madison Square Garden'daki bir süs havuzunda ufak bir botu radyo dalgalarıyla hareket ettirerek bir alıcı ve verici arasındaki iletişimi sağlayan ilk kişi oldu. Yani daha basit bir dille uzaktan kumandayı icat etti ve patentlerine bir yenisini ekledi. "Teleotomaton" adını verdiği bu icat, bütün radyo prensiplerine, uzaktan elektrik hareketine, hatta bir de robota sahipti. Tesla 1899'da Colorado Eyaleti'ndeki Colorado Springs'e taşınarak yüksek voltaj/yüksek frekansla ve kablosuz enerjiyle ilgili araştırmalarına devam etti. Tesla, Dünya'nın kendisini ve atmosferi kullanarak elektriği global olarak taşıyabileceğine inanıyordu. Gerçekten de metrelerce ötedeki lambaları kablo kullanmadan yakabiliyordu. Tesla, buradaki yaklaşık iki yıllık deneylerinin sonunda New York'a Dünya'nın "elektrik titreşimleriyle hayatta olduğuna" ve elektriği sadece yeryüzünü ve gökyüzünü kullanarak aktarabileceğine ikna olmuş bir şekilde döndü.

     Radyo frekans alternatörü

     1890'da Nikola Tesla yüksek frekans alternatif akım üreteçlerini yapmıştı. 184 kutuplu olan bir tanesi 10 kHz'lik çıkış veriyordu. Daha sonra, 20 kHz'e kadar yüksek frekansları elde etti. Ancak on yıl kadar sonra 50 kW çıkışlı radyo frekans üretecini Reginald Fessenden geliştirdi. Bu makine, General Electric tarafından 200 kilo Watt'a çıkarıldı ve Fessenden'in ilk alternatörlerini kuran, çalışmasını kontrol eden adamın adı verilerek, Alexanderson alternatörü satışa çıkarıldı. Hemen hemen dünya kablolarının çoğunu elinde tutan İngiliz iş adamlarının, bu makineye ait patentleri elde etmek üzere olduklarını görünce, ABD Donanması'nın acele çağrısıyla "Radio Corporation of America (RCA)" şirketi kuruldu. Yeni firmanın 1919'da kurulmasıyla, Marconi Wireless Telegraph Co. of America firmasının güçlü fakat yetersiz, Marconi kıvılcımlı vericileri, çok başarılı olan radyo frekans alternatörleri ile yer değiştirdiler.
     Birincisi N.J. New Brunswick'te kuruldu. 200 kilo Watt'da ve 21,8 kilo Hertz frekanslı titreşim oluşturdu ve ticari işte kullanıldı. Bu ilk, sürekli, güvenilir Atlantik aşırı radyo servisiydi. Bu alternatörler, Nikola Tesla'nın kulesinin yerine, radyo merkezinin tüm güçlerini sağladı. Böylece Nikola Tesla'nın Dünya çapında telsiz hayali, 30 yıl sonra, icat ettiği vericinin kullanılmasıyla yeniden gerçekleştirildi. Tesla'nın ölümünden 5 ay sonra Amerikan Yüksek Mahkemesi daha önce Amerikan Patent Ofisi tarafından Marconi adına onaylanan kablosuz iletişim tekniğinin geçersiz olduğuna ve patent hakkının Nikola Tesla'ya ait olduğuna karar vermiştir.

     Kablosuz İletişim ve Enerji Sistemi

     1901 yılında New York'ta kariyerindeki en büyük başarısızlık olacak olan Wardenclyffe Kulesi projesine başladı. Tesla'nın amacı, New York'taki kuleden İngiltere'ye ve Atlantik Okyanusu'ndaki gemilere telgraf mesajları, ses, hatta görsel ve elektrik iletmekti. Yükseklikleri 90 ila 180 metre arasında değişen kuleler inşa edilmesini öngören proje, başarılı olduğu takdirde bölgeyi dünyanın iletişim merkezi yapacaktı. Tesla, tam anlamıyla olmasa da ünlü iş adamı J.P. Morgan'ı projeyi desteklemeye ikna etti. Fakat masrafın sürekli artması, Marconi'nin telegraf mesajlarını çok daha ucuza iletebilmesi (J.P. Morgan projenin en çok bu kısmıyla ilgileniyordu) ve Tesla'nın zaman içinde güvenilirliğini yitirmesi sebebiyle (uzun süre Colorado Springs'te uzaydan bir radyo mesajı aldığını iddia etmişti) proje terk edildi. Tesla, internetin ilkel bir versiyonu sayılabilecek ve "tamamlandığı takdirde dünyayı yüzyıl ileriye taşıyacak" projesini gerçekleştirebileceğinden emindi, fakat onun yerine Wardenclyffe Kulesi'nin sökülüp, elde edilen hurdanın borçlarını kapatmak için kullanılmasını izlemek zorunda kaldı.

     Enerji Silahı - HAARP Projesi

     Tesla'nın son büyük projesi ise askeri amaçlar için kullanılabilecek oldukça güçlü ve uzun mesafeli bir silah oldu. Nikola Tesla, yoğunlaştırılmış ve sıkıştırılmış bir elektrik ışınını çok uzaklardaki hedeflere yöneltebilecek bir elektrik silahı olarak özetlenebilecek silahını 1934'te kamuoyuna açıkladı. Projesinin tamamlanmak üzere olduğunu, sadece birkaç detayın deney aşamasında kaldığını ve bu savunma silahının dünya barışına olanak tanıyabileceğini savunan Tesla'ya göre bu silah 300 kilometre mesafeden orduları durdurabilecek, uçaklar böylece bir silah olmaktan çıkacak ve ülkelerin sınırları askeri yöntemlerle aşılamayacaktı. Tesla bu silah önerisini mektupla birçok ülkeye sundu. Bu ülkelerden biri olan SSCB buluşla bir noktaya kadar ilgilense de Tesla çalışmalarını tamamlayacak desteği hiç bulamadı ve silah üretilmedi.
     Tesla, özellikle ısrarla bedava enerji kaynağı keşfini savunduğundan, dönemde elektrik üzerinden büyük paralar kazanan tekel firmaların ve ABD’nin gizli tepksini çekti ve görmezden gelinmeye başlandı. Buluşunu yaptığı 700 patenti bulunuyor ve bunlardan birkaç tanesi bile bir çağı kapatıp yenisini açmaya yetecek nitelikte. Öyle ki, kendisine "Elektriğin Tanrısı" denilmiştir. Tesla 7 Ocak 1943'te, bir süredir yalnız yaşadığı New Yorker Hotel'deki odasında öldüğünde 87 yaşındaydı. Arkasında bugün hâlâ geçerliliğini koruyan icatlar, sistemler ve prensipler bıraktı. Örneğin bu yazıyı okuduğunuz ekran, enerjisini, temelini Tesla'nın oluşturduğu modern elektrik üretim ve dağıtım sistemlerinden alıyor. Yüzlerce buluşuyla 20. yüzyıla yön veren bu büyük mucitin adı, ölümünden 17 yıl sonra 1960 yılında Uluslararası Birimler Sistemi'nde (SI) "tesla" olarak magnetik akı yoğunluğu birimine verildi.

www.youtube.com/watch?v=dM1xfbNNeXo
Başlık: Ynt: Dünyayı değiştiren bilgeler
Gönderen: VoSToK - 23 Ekim 2015, 13:31:33
Nikola amcayı Popular Science Türkiye Dergisinde anlatmışlardı. Agustos sayısındı heralde okumanızı tavsiye ederim.
Başlık: Dünyayı değiştiren bilgeler
Gönderen: Coulers79 - 31 Ocak 2016, 06:35:00
     Dede Korkut (str) (Korkut Ata)
     Oğuz Türklerinin eski destanlarında yüceltip kutsallaştırılmiş; bozkır hayatının geleneklerini ve törelerini çok iyi bilen, kabile teşkilatını koruyan yarı-efsanevi bir bilgedir ve Türkler'in en eski destanı olan Dede Korkut Kitabı'ndaki hikayelerin anlatıcısı ozandır. Sirderya havzasında tespit edilmiş halk anlatıları onu bir baksı (Şaman) olarak tanıtırken yazılı kaynaklarda hükümdarlara vezirlik, müşavirlik yapmış bir Müslüman Türk velisi olarak tanıtılmıştır. Kazak ve Kırgız bahşılarının piri olarak da tanınmaktadır. Bir söylenceye göre Kırgız şamanlarına kopuz çalmayı ve türkü söylemeyi öğretmiştir.
     Halk rivayetlerine göre aydın, berrak gözlü dev kızından dünyaya gelen Dede Korkut'un hayatı hakkında tarihi kaynaklardaki bilgiler birbirindn farklıdır. Korkut Ata'dan bahsedilen en eski tarihî kaynak İlhanlı veziri Reşidüddin'in Câmiü't tevârih'idir. Tabip Reşidüddin'in 1305 yılında bir heyetle yazdığı bu ünlü kitapta dört Oğuz hükümdarının çağdaşı olarak Korkut'tan bahsedilir. Bu esere göre Korkut, Bayat boyundan olup Kara Hoca'nın oğludur. Oğuz sülalesinin 9. hükümdarı İnal Sır Yavkuy zamanında ortaya çıkmış, 10. hükümdar Kayı İnal Han'ın ve ondan sonraki üç Oğuz hükümdarının müşavirliğini yapmıştır.
     Ebülgazi Bahadır Han'a göre 295 yıl, bir halk rivayetine göre 100 yıl yaşamış olan Dede Korkut'un ölümü hakkındaki rivayetler de çok çeşitlidir. Kazaklar arasında yaygın olan menkıbeye göre 20 yaşındayken rüyasında aklar giymiş bazı yaratıklar ona 40 yıl yaşayacağını haber vermiş, bunun üzerine Korkut ölümsüzlük istemeye karar vermiştir. Karşılık beklemeden hastalara yaptığı yardımlar Allah katında makbule geçmiş ve bir gün uykudayken tanrı ona, "Ölümü kendin arzu etmedikçe ölmeyeceksin" demiştir. Bir başka rivayete göre Korkut Ata uzun süre ölümden kaçmak istemiş ama nereye gitse "mezar arayan Korkut için" mezar kazan birilerini görmüştü. Sonunda 300 yaşlarında kendisi için kazılan mezarlardan birinin yanında ölmüştür. Dede Korkut'un ölümden kaçma çabası, Sümerler'de Gılgamış Destanı'nda Gılgamış'ın ölümsüzlüğe ulaşma uğraşları ile anlatılan ölümsüzlük arayışının bir uzantısı olarak düşünülebilir.
     Azerbaycan'da ve Anadolu'da Dede Korkut'a ait olduğu iddia edilen kimi mezarlar vardır. 1638 yılında Alman imparatorunun Moskova ve İran elçisi Adam Olearius, Dede Korkut'un Demirkapı - Derbend şehri yakınlarında "İmam Korkut" adlı bir İslam velisinin mezarını gördüğünü anlatmıştır. İran ve Dağıstan Tatarları arasındaki sınırı belirleyen küçük bir ırmağın kenarında bulunan mezar, kaya içine oyulmuş büyük bir mağara şeklinde olup tabutu dört tahtadan yapılmıştı. Olearius'un yerlilerden dinleyip aktardığı söylenceye göre kopuz çalıp şiirler söyleyen bu İslam velisi, peygamberin yakınlarındandı ve onun ölümünden sonra 300 yıl daha yaşamıştı. Putperest Lezgiller'i İslam'a davet için gittiği sırada öldürülmüştü.
     Evliya Çelebi Seyahatname'de, 1647'de Demir Kapu'da gördüğü ziyaretgâhın Dede Korkut'a ait olduğunu yazar. Olearius'un bahsettiği mezarı aramaya sonradan Rus doğubilimci Wilhelm Barthold da gitmiş fakat bulamamıştır. Mezarın zamanla kaybolduğu düşünülür. Evliye Çelebi 1655'te gördüğü Ahlat'tan bahsederken de "Ahlat'ta yatanlardan birisi de Korkut Han'dır şeklinde bahseder. Sirderya havzasında yaşayan Kırgız, Kazak, Karakalpak ve Türkmenler tarafından ziyaret edilen ve Korkut Ata'nın kabri olarak bilinen bir mezar daha vardır. Kalinski ile Kızılorda arasında Sirderya nehrinin Aral gölüne yakın bir yerinde sahilde bulunmaktadır.
Başlık: Dünyayı değiştiren bilgeler
Gönderen: Coulers79 - 12 Şubat 2016, 23:17:56
     Albert Einstein 100 yıl önce yazmıştı, yerçekimsel dalgaların varlığı kanıtlandı.

     Bilim dünyasının merakla beklediği açıklama yapıldı: Einstein’ın 100 yıl önce ortaya attığı, uzayı ve zamanı büken yerçekimsel dalgaların varlığı kanıtlandı. Son 50 yılın en büyük keşiflerinden biri olarak nitelenen bu olay, bir bilim insanının deyimiyle “kainata yeni bir pencere açıyor.” ABD’deki California Teknoloji Enstitüsü, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ve LIGO Bilimsel İşbirliği Kurumu’na bağlı bilim insanları, bugün Massachusetts eyaletindeki Washington şehrinde bir basın toplantısı düzenledi.

                              (https://www.gelirkapisi.com/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fwww.thetimes.co.uk%2Ftto%2Fmultimedia%2Farchive%2F00370%2F119160440_Albert_Ei_370325c.jpg&hash=70d6e65cd35efad9dc6227b386d52f9b3aa8e6a6)

     1) Albert Einstein’ın teorisi neydi, neden önemli?
     A.Einstein’ın çığır açan genel görelilik teorisine göre yerçekimi, maddenin varlığı nedeniyle uzay ve zamanın bükülmesi anlamına geliyor. Einstein 1916’da bu teorinin bir uzantısı olarak, yerçekimsel dalgaların varlığını savunmuştu. Ancak bugüne kadar bu dalgaların varlığına dair doğrudan bir kanıt bulunamamıştı.

     2) ABD’deki bilim insanları neyi araştırdı?
     ABD hükümetinin bağımsız bir kurumu olan Ulusal Bilim Vakfı, LIGO projesini başlattı. ABD’nin Louisiana ve Washington eyaletlerine iki dev lazer dedektörü kuruldu. Bilim insanları bu aygıtlarla Dünya’ya 1.3 milyar ışık yılı uzaklıktaki iki kara deliği mercek altına aldı.

     3) Gözlemler sonucunda ne bulundu?
     Son derece yoğun nesneler olan, Güneş’in yaklaşık 30 katı büyüklüğündeki bu karadelikler, birbiri etrafında dönüp çarpışmıştı. Bu çarpışmanın bir sonucu olan yerçekimsel dalgalar, ABD’deki dedektörler tarafından ilk kez 14 Eylül’de saptandı. Son aylarda süren ek çalışmaların ardından bugün bu keşif ilk kez dünyaya duyuruldu.

     4) Bu dalgalar neden 100 yıl önce tespit edilemedi?
     Yerçekimsel dalgaları tespit etmek için bir protondan 10 bin kat küçük bir hassasiyete sahip 4 kilometrelik lazer ışınları gerekliydi. LIGO projesiyle bu aygıta ilk kez sahip olundu. Bu dalgalar geçmişteki teleskoplarla “görülemezdi.”

     5) Yerçekimsel dalga nasıl bir şey?
     Yerçekimi, ışık gibi dalgalar halinde ilerliyor, ama ışığın aksine radyasyon yaymak yerine, uzayın kendisinde dalgalanmalar yaratıyor. LIGO lazer dedektörleri, ışık hızında ilerleyen bu dalgaların ses sinyaline dönüştürülüp kaydedilmesine imkan sağladı. Reuters’a konuşan MIT bilimadamı Matthew Evans, “Karadelikten yayılan ve Dünya’ya gelen sinyalleri hoparlöre bağladık. 'Vuup' sesini duyduk” diyor.

     6) Peki bu keşif ne işe yarayacak?
     Belki yarın televizyon veya cep telefonu gibi hayatımızı kolaylaştıracak bir icada dönüşmese de bu keşif bilimde tam bir çığır. Çünkü kainatla ilgili tüm bilgilerimiz ışık, radyo dalgaları, X, gamma ve kızılötesi ışınlar gibi elektromanyetik dalgalardan oluşuyor. Bu dalgaların hepsi evrende ilerlerken kesintiye uğrayabildiğinden, 'uzayın hikayesini' şimdiye kadar hep parça parça ve eksik öğrenebiliyorduk.

     Yerçekimsel dalgaların saptanması sayesinde artık astronominin elinde yeni ve çok önemli bir araç var. Bu sayede “kainatın hikayesini” çok daha iyi öğrenebiliriz. Kainatın ilk dönemine ait hiç bilmediğimiz verilere ulaşabilir, esrarını koruyan karadelikleri ve nötron yıldızlarını daha iyi anlayabiliriz. Penn Üniversitesi’nden Abhay Ashtekar’a göre “Bu gerçekten, gerçekten heyecan verici bir olay. Kainata yeni bir pencere açılıyor”.
Başlık: Ynt: Dünyayı değiştiren bilgeler
Gönderen: kasaevren - 15 Ekim 2018, 18:04:45
 Paylaşım için teşekkürler.
Başlık: Filozoflar - Platon
Gönderen: Coulers79 - 03 Ekim 2020, 12:06:01
(https://i.hizliresim.com/Sq1fdL.jpg)
Başlık: Dünyayı değiştiren bilgeler
Gönderen: Coulers79 - 25 Aralık 2023, 00:38:21
Leonardo Da Vinci (1452 – 1519)

(https://lastsupperticket.com/wp-content/uploads/2023/05/What-languages-did-Leonardo-Da-Vinci-speak-1-810x493.jpg)

Çocukluğu
15.yüzyıl İtalya’sı Boticelli, Massacio gibi pek çok ressamın evi oldu. Ancak aralarından biri ressamlığın tüm sınırlarını aşarak kendini dünyaya bir dahi olarak tanıtmayı başardı. Müthiş zekası ve yoğun çalışma arzusuyla kendinden önceki ve sonraki pek çok ressam ve bilim adamını gölgede bıraktı. O Leonardo da Vinci'ydi.
Çocukluk yıllarından meraklı ve hevesli olan Leonardo da Vinci aslında hiçbir şeye tam eğilim göstermemiş, her şeyle biraz ilgilenmiş ve hevesi hemen geçmişti. Bu yüzden neye yöneleceğini bilememişti. Okulun ilk yıllarında zamanının en ünlü matematik hocası olan Benedetto Dell’Abaco ile tartışmaya girmişti. Bu tartışma ilerde hazırlayacağı ”İlahi Tenasüp” isimli eserin temeli oldu. Matematik ve Geometriyi sıkı şekilde benimseyen Leonardo, özellikle geometriyi resimlerinin temeli olarak belirledi.
Bir süre müziğe heveslenen Leonardo da Vinci, çeşitli sazları çalmayı da öğrenmiş hatta güzel sesiyle Milano’da Sforza’ların sarayında kendisini dinleyenleri etkilemiştir. Ancak onun kaderini etkileyen olay sesiyle değil resme olan yeteneğiyle olmuştur. Babası bir gün Leonardo’nun birkaç çalışmasını alarak dönemin ünlü ressamlarından Verocchio’nun yanına gitmiş. Donatello’nun öğrenciliğini yapmış olan usta Verocchio resimleri görünce şaşırmış ve büyülenmişti. Leonardo da Vinci’nin babası Piero’ya çocuğunu kendisine göndermesini istedi. Leo burada 4 yıl çıraklık yaptı. Her gün akşama kadar resim yapan Leonardo da vinci akşam evine gittiğinde diğer bilim dallarıyla uğraşıyordu. Matematiği, geometriyi, fiziği ve felsefeyi öğreniyordu. Sonunda bir gün eğitimini tamamladığına karar verdi ve bağımsızlığını ilan etti.

Gençliği
Yıllarca çalışmalar yaptı, eskizler çizdi. Birkaç dükün yarım kalmış portrelerini çizdi. Leonardo’nun ününden Milano Dükü Sforza’nın da haberi olmuştu. Daha sonra kendisini saray hizmetine çağırdı. Da Vinci, Düke bir mektup yazarak kendi vasıflarını yazdı. Bu mektup Leonardo da Vinci’nin ne kadar kapsamlı ve çok yönlü bir deha olduğunun belgesidir. 10 maddelik bu mektupta iyi bir fizikçi olduğunu, resim ve geometriyle ilgilendiğini yazmıştır. Müzik eğitiminden ve yeteneğindense bu mektupta hiç bahsetmemiştir. Sonunda ise Sforza onu işe almıştır ancak bir çalgıcı olarak. Önce ud ardından kendi yaptığı bir müzik aletiyle dinleyenleri büyüleyen Leonardo da Vinci, müzik alanında da bir yeniliğe imza atmış olur. Sonunda Sforza onun dilediği her konuda çalışmasını istedi. Ardından sarayda pek çok konuda hizmet verdi ve en çok da resim dalında güzel örnekler verdi.
Leonardo da Vinci’nin anatomi merakı ve araştırmaları ise Marcantonio Della Torre ile tanışmasıyla başlamıştır. Della Torre zamanın en ünlü anatomi hocasıydı ve onunla birlikte ”İnsan Anatomisi” kitabını hazırladılar. Leonardo’nun bu kitap için çizdiği eskizler tıp tarihinin ilk ve en güzel örneklerini oluştururlar. Kadın ve erkek iskeletlerini, sinirleri, kasları ve organları mükemmel şekilde çizmiştir. Ayrıca sağdan sola doğru bir takım tuhaf yazılar yazmıştır. Leonardo da Vinci solaktır ve sol eliyle yazdığı bu acayip yazıları okumak için ayna tutmak gerekir. Aslında her iki elini de eşit derecede ve mükemmel kullandığı bir gerçektir.
Daha sonra Da Vinci, Fransız işgali altında bulunan Milano’da Giocomo Salai adında 10 yaşında bir çocukla tanıştı. Sarı ve lüle saçlarıyla sevimli bir çocuk olmasına rağmen oldukça kötü huylu bir sokak çocuğuydu. Buna rağmen Leonardo, Salai’yi yanına çırak olarak almış ve zamanla çocuğu çok benimsemişti. 20 yıl boyunca bu çocuğu yanından ayırmadı ve bildiği her şeyi ona öğretti. Sonra Salai ünlü bir ressam oldu. Leonardo da Vinci 1502 yılında yeniden doğduğu şehir olan Floransa’ya geldi ve burada sanat tarihinin en ünlü eserlerinden biri olan Mona Lisa’yı yaptı. Francesco Del Giocondo adında bir kişi Leonardo’dan karısı Mona Lisa’nın tablosunu yapmasını rica etti. Leonardo da Vinci bu eserle tam 4 yıl uğraştı. Sonunda bu başyapıt ortaya çıktı. Orta Çağın mistik atmosferini oluşturan sfumato tekniği ve Yunan tanrıçalarının ilahi güzelliğini taşıyan bir yüz bu eserin en önemli iki unsurudur. Eserin renklerinde ise hocası Veracchio’nun etkileri rahatlıkla görülmektedir. Bugün Paris Louvre Müzesi’nde sergilenen eserin bir ara çalınması popülerliğinin tavan yapmasına büyük etki etmiştir.
İlerleyen yıllarda pek çok çalışmaya imza attı. Yeni resimler yapmanın yanında yeni buluşlar yapıyordu. Son Akşam Yemeği, Üçlü Anna Grubu gibi pek çok önemli şaheseri de sanat tarihine armağan etti.