Şiirleriniz ve Şiir önerileriniz

Başlatan bilalyuzugullu, 18 Mayıs 2011, 13:22:06

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Coulers79

 Alp Er Tunga öldi mü?
Issız ajun kaldı mu?
Ödlek öçin aldı mu?
Emdi yürek yırtılur.

Ödlek küni tavratur
Yalnguk küçin kevretür
Erdin ajun sevretür
Kaçsa tagı ertilür

Begler atın urgurup
Kadgu anı torgurup
Mengzi yüzi sargarup.
Korkum angar türtülür.


Divân-ı Lugati-t Türk'te Saka Türklerinin yazdığı Alp Er Tunga sagusuymuş.
Sagu, ölen bir kişinin ardından söylenen bir tür ağıt şiiriymiş.

Coulers79

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya, kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde, gösterdiği vahşetle "bu bir Avrupalı"
Dedirir, yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi. Varsa gelmiş, açılıp mahbesi yahud kafesi!
Eski dünya, yeni dünya bütün akvam-ı beşer. Kaynıyor kum gibi, tufan gibi mahşer mahşer!
Yedi iklimi cihanın duruyor karşısında, Osrtralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk. Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela... Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil, ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil.
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına, döktü karnındaki esrarı hayasızcasına.
Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz ... Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab, öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı; beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı,
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin, sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer, o ne müthiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak. Boşanır sırtlara, vadilere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller, yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler, kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından, alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşa, edecek kahrına ram? Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır indirilir mevki'-i müstahkemler, beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bir göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi; "O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme!" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek, işte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek!

Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rukü olmasa, dünyada eğilmez başlar.
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor; bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i... Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab... Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına, ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına.
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle, kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına, uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini, şarkın en sevgili Sultanı Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran... Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki asara gömülsen, taşacaksın... Heyhat! Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

                                        MEHMET AKİF ERSOY

Coulers79

#82
               Han-ı Yağma

Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikaamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar.
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
 
               Tevfik Fikret

Coulers79

#83
 http://www.youtube.com/watch?v=fJJjiOcMkfg

Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Azrailin kastı canadır inan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan.

Semavatın kapıların açarlar
Alemlere rahmet suyu saçarlar
Seherde kalkana hulle biçerler
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan.

Seherde uyanırlar cümle kuşlar
Dill-u dillerince tesbihe başlar
Tevhid eyler dağlar, taşlar, ağaçlar
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan.

Bu dünya fanidir, sakın aldanma
Mağrur olup tac-u aha dayanma
Yedi iklim benim deyu güvenme
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan.

Benim murad kulun, suçumu affet
Suçum bağışlayıp günahım ref et
Rasulun sancağı dibinde haşret
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan.

hakanatik01

#84
:) Ah ulen ah  (spk)

Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak

Herşey yapılabilir
Bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin, uçurtma mesela.
Altına konulabilir
Bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın.
Veya şiir yazılabilir
Süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine..

Bir beyaz kağıda
Herşey yazılabilir,
Senin dışında..
Güzelliğine benzetme bulmak zor,
Sen iyisimi sana benzemeye çalışan
Herşeyden:
Bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor.
Belki tabiattadır çaresi
Senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin..
Ve benim
Bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim..
Anlarım bitkiden filan
Ama anlatamam
Toprağın güneşle konuşmasını
Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

Sen bana ışık ver yeter
Bende filiz çok..
Köklerim içimde gizlidir
Gelen giden, açan soran, bere budak yok
Bir şiir istersin
içinde benzetmeler olan
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel birşey yok


Uzun bir yoldan gelen
Tedariksiz, katıksız bir yolcuyum
Yaralı yarasız sevdalardan geçtim
Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
Herşeyi anlattım..
Olan olmayan, acıtan sancıtan..
Bilsem ki sana varmak içindi
Bütün mola sancıları
Bütün stabilize arkadaşlıklar
Daha hızlı koşardım
Severadım gelirdim
Gözlerinin mercan maviliğine..

Sana bakmak
Suya bakmaktır..
Sana bakmak
Bir mucizeyi anlamaktır..

Sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
Aşk sorgusunda şahanem
Yalnız kelepçeler sanıktır
Ne yazsam olmuyor
Çünkü bilenler hatırlar..
Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
Bahçıvan değil tüccarlardır
Sen öyle göz,
Sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
Sen teninde cennet kayganlığı iken,
Sana şiir yazmak ahmaklıktır..


Bir tek söz kalır
Dişlerimin arasından
Ben sana gülüm derim
Gülün ömrü uzamaya başlar

Verdiğim bütün sözler
Sende kalsın isterim
Ben sana gülüm derim
Gül sana benzediği için ölümsüz..
Yazdığım bütün şiirler
Sana başlayan bir kitap için önsöz

Sana bakmak
Bir beyaz kağıda bakmaktır.
Her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır..
gördüğün suretten utanmak..
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır..
sana bakmak
Allah'a inanmaktır.

http://www.youtube.com/watch?v=t_nFgx4k8lg

hakanatik01

EN ÖNCE VE İLLA Kİ SAÐLIK OLSUN!....

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama.
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin...
Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin.
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin.
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart.
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine...
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis.
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin.
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden, Hatta daha da eskiden
yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla, Ohhh şöyle bir hafifle...
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de.
Hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık.
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak.
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından
makas al...
Sonra, şöyle bir düşün. Kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken?...
Kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler
kapını tıklattı?..
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?...
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara!...
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor!...
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller
açtıracak..
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun...
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun...
Saklama tabakları, bardakları misafire. Sizden ala misafir mi var bu
dünyada?..
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç
değil.
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik
bıraktıklarını tamamlar gibi. Tadına var akşamının...
Gece evinde, dostların olsun.
Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun...
Arkadaşım, hayat bu. Daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

Can Yücel

Coulers79

            Sessiz Gemi   

  Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
  Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
  Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
  Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
  Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
  Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
  Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
  Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
  Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
  Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
  Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
  Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
 
            Yahya Kemal Beyatlı

bahisevi

GİDERKEN 

Bilerek mi yanına 
almadın giderken 
başının yastıkta 
bıraktığı 
çukuru 
Güveniyordum 
oysa ben sevgimize 
vapur iskelesi 
ya da tren istasyonundaki 
saatin doğruluğu kadar 
Beni senin gibi 
bir de annem terk etmişti 
ki göbeğimde durur 
onun yokluğundan 
bana kalan 
çukur 
 
        Sunay AKIN

Çok severim...

Coulers79

DAVET

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan,
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan,
      bu memleket bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
      bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
      bu davet bizim.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
      bu hasret bizim.

     Nazım Hikmet

richman

#89
En uygun konu bu sanırım (spk)

Kahraman Tazeoğlu

https://www.youtube.com/watch?v=iWI1G3Vx1mI