Google & Doodles

Başlatan ElisaMcCline, 24 Ağustos 2013, 16:41:46

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Coulers79

Ben kopyalayamıyorum biri şu google'daki gifi kopyalayıp buraya koyabilir mi?

HeadSh0t


Coulers79


Coulers79

#33

Coulers79

#34
 

abcb

Heee baharın ilk günüymüş, bende diyorum bu börtü böcekle google dayı ne anlatmak istemiş  :m
Dışarda kar fırtınası var  :g

Coulers79



Emmy Noether kimdir?

23 Mart 1882'de doğan Emmy soyut cebir ve kuramsal fiziğe olan çığır açıcı katkılarıyla bilinen bir Alman matematikçidir. Pavel Alexandrov, Albert Einstein, Jean Dieudonné, Hermann Weyl, Norbert Wiener ve daha birçok kişi tarafından halka, alan, ve cebir teorilerinde devrim yaratan, tarihin en önemli kadın matematikçisi olarak nitelendirmiştir. Noether teoremi simetri ile korunum yasaları arasındaki temel bağı açıklar.

Coulers79

#37
          

     Cevat Şakir Kabaağaçlı veya tanınan adıyla Halikarnas Balıkçısı, Bodrum'a olan aşkı ile tanınan ünlü roman ve hikaye yazarı. 1890 yılında babası tarihçi, yazar ve vezir Mehmet Şakir Paşa Girit'te yüksek komiserlik görevindeyken Girit'te doğdu. Doğum yeri ve tarihi konusunda farklı kaynaklar farklı bilgiler vermektedirler. Annesi İsmet Hanım'dır. Cevat Şakir baba tarafından Şakirpaşa Ailesi olarak tanınan köklü bir Osmanlı ailesine mensup olup, amcası II. Abdülhamit'in sadrazamlarından Ahmet Cevat Paşa'dır.
     Çocukluğu babasının elçilik yaptığı Atina'da geçmiştir. 1904'te Robert Kolej'ini bitirdi ve yüksek öğrenimini 1908'de İngiltere'de Oxford Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi Bölümü'nde tamamladı. 1913'te evlendiği İtalyan eşiyle İtalya'da kaldı. Bu sırada resim dersleri aldı, İtalyanca ve Latince öğrendi. 1914'te babası Mehmet Şakir Paşa, Cevat Şakir'in tabancasından çıkan bir kurşunla Afyon'da ölünce Cevat Şakir 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezasının yedi yılını çektikten sonra yakalandığı verem hastalığından ötürü affedilip tahliye edildi.
     Bir süre tekkeye devam etti. 1910-1925 arasında Resimli Ay ve İnci gibi dergilere yazılar yazdı; kapak resimleri, süslemeler, karikatürler çizdi. Zekariya Sertel 'in çıkardığı Resimli Hafta 'da Hüseyin Kenan takma adıyla yazdığı "Hapishane İdama Mahkum Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler" adlı öykü yüzünden Ankara İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı ve Bodrum'da 3 yıl sürgün cezasına çarptırıldı (1925). Bir buçuk yıl sonra cezası affa uğrayınca İstanbul'a dönmedi, çok sevdiği Bodrum'da kaldı. 1947'de İzmir Karataş'a yerleşerek hayatını gazetecilik ve turist rehberliğiyle kazandı. 1973'te kemik kanserinden İzmir'de öldü. Vasiyeti üzerine Bodrum'da manevi oğlu Şadan Gökovalı ile birlikte seçtiği yerde gömüldü. Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın iki çocuğu vardı. (Oğlu Suat Kabaağaçlı, Kızı İsmet Kabaağaçlı Noonan)
     Sanat hayatı
     1926'dan sonra deniz hikayeleriyle tanındı. Konularını Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi kıyı ve açıklarında gelişen, denize bağlı olaylardan çıkardı. İçinde yaşadığı, en küçük ayrıntılarına kadar bildiği hür ve asi denizi, kaderleri denizin elinde olan balıkçıları, dalgıçları, sünger avcılarını ve gemileri zengin bir terim ve mitologya hazinesinden güçlenerek, denize karşı sonsuz bir hayranlıktan gelen şiirli, yer yer aksayan, ama sürükleyip götüren bir anlatımla hikaye ve romana geçirdi.
     Yazı ve düşünceleriyle Azra Erhat gibi döneminin önemli aydınlarını etkilemiş bir kişi olarak, çeşitli dillerden yüz kadar da kitap çevirmiş olan ve kendi eserlerinin sonraki baskıları yapılagelen Balıkçı'ya Kültür Bakanlığı'nca 1971 Devlet Kültür Armağanı verilmiştir. Geniş bibliyografyası Yeni Yayınlar dergisinin Ekim 1974 sayısındadır. Bütün Eserleri Bilgi Yayınevi'nce toplanmaktadır.

     Eserleri
Hikaye kitapları

Ege Kıyılarından (1939)
Merhaba Akdeniz (1947)
Ege'nin Dibi (1952)
Yaşasın Deniz (1954)
Gülen Ada (1957)
Ege'den (1972)
Gençlik Denizlerinde (1973)
Parmak Damgası (1986)
Dalgıçlar (1991)

Romanları
Aganta Burina Burinata (1945)
Ötelerin Çocuğu (1956)
Uluç Reis (1962)
Turgut Reis (1966)
Deniz Gurbetçileri (1969)

Deneme kitapları
Anadolu Efsaneleri (1954)
Anadolu Tanrıları (1955)
Mavi Sürgün (Anıları, 1961)
Anadolu'nun Sesi (inceleme, 1971)
Hey Koca Yurt (1972)
Merhaba Anadolu (1980)
Düşün Yazıları (1981)
Altıncı Kıta Akdeniz (1982)
Sonsuzluk Sessiz Büyür (1983)
Çiçeklerin Düğünü (1991)
Arşipel (1993)

Coulers79


Coulers79

   

   Piyanoyu icat eden Bartolomeo Cristofori 4 Mayıs 1655'te doğdu. 1700'lü yıllarda Floransa'da ilk piyanoyu yaptı. Bartolomeo Cristofori'nin en büyük başarısı; piyanonun temel mekanik sorunu olan, çekicin tellere vurması anında sesin çekicin etkisi ile sönümlenmemesi ve çekicin çok çabuk bir şekilde tellerden ayrılarak notanın yeniden çalınabilmesi sorununa bir çözüm üretmesidir. Bartolomeo Cristofori , ölümüne kadar sadece 20 piyano üretmişti. Bartolomeo Cristofori öldükten sonra bir çok sanatçı ürettiği piyanolar üzerinden çalışmalara devam etti.
   Atası olan "harp" ile bu piyano arasındaki önemli fark, tellerinin gerilmemesi, tersine tellerin üzerine yumuşak çekiçlerle vurulması idi. Bu değişikliğin getirdiği en önemli avantaj, değişik volümlerde ses elde edebilme olanağıydı. Bu nedenledir ki Christofori, yaptığı enstrümana "gravicembalo col piano e forte"— yani "yumuşak ve yüksek sesli harpsichord" adını verdi. 1770 yılında Johann Andreas Stein, piyanoyu daha da geliştirdi. Çekiçlerin tellere vurduktan sonra geri çekilmesini sağladı. Böylece ses, daha titreşimli çıkabiliyordu.
   Mozart, 1777 yılında çaldığı bir Stein piyanosundan sonra adeta büyülenmişti, John Broadwood and Sons adlı İngiliz firması, piyanoya ilk pedalı taktı. 18. yüzyılda piyano tellerinin yatay yerine dikey gerilmesi için de çalışmalar sürdürülmüştü. Bu konuda ilk başarılı sonuç, 1811 yılında, Londra'da Robert Wornum adlı piyano imalatçısı tarafından alındı. 1830'lu yıllardan sonra, piyanolar yalnızca yapısal değişikliklere uğradılar.
   Asıl adı pianoforte olan piyano telli çalgılar kategorisinde bulunmaktadır. Adını kuvvetli ses anlamına gelen forte ve zayıf ses anlamına gelen piano terimlerinin birleşmesinden almıştır. Zaman içerisinde daha kolay söylenmesi açısından ismi piyano olarak kısaltılmıştır. Piyanonun atası çembalodur. Şekil olarak da benzerlikler gösteren bu çalgıda, ses çıkartmak için tuşların tellerle olan teması, tuşlara monte edilen çıtalar yardımı ile elde edilmekteydi ancak sesin gürlüğünün ve hafifliğinin sağlanması oldukça zordu. 1700'lü yıllarda çembalo geliştirerek ilk piyano yapılmıştır. Barok Dönemin en önemli bestecisi ve aynı zamanda klavsen ve çembalo tamircisi olan J. Sebastian BACH' ın da bu ilk piyanoyu denediği bilinmektedir.
   Piyano genel olarak konsol, kuyruklu ve elektro piyano olarak üç ana gruba ayrılır. Bu sınıflandırmaların içerisinde çeşitli boy ve tuş sayısı bulunmaktadır. Fakat genel olarak piyano, 88 tuşludur. Bu tuşlardan 36'sı siyah tuş (diyez ve bemol), 52'si ise ana sesler olan beyaz tuşlardan oluşmaktadır.