Hikayeler

Başlatan enderege, 13 Ocak 2013, 00:11:22

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Coulers79

Günlerden bir gün Hz. Peygamber ashabı ile sohbet ederken, fakir bir zât çıkageldi ve zengin bir adamın yanına çömeldi. Bunun üzerine, zengin adam âdeta elbiselerini toplayıp öbüründen kaçınır gibi bir tavır sergiledi. Gözünden kaçmayan bu hareket üzerine, Resûlullah'ın yüzü değişti ve:
"Ey falan!" dedi. "Zenginliğinin ona kaçmasından mı, yoksa onun fakirliğinin sana bulaşmasından mı endişelendin?"
Adamın: "Zenginliğin zararı mı var ki yâ Rasûlallah!" diye karşılık vermesi üzerine, Peygamber Efendimiz: "Evet" dedi. "Zenginliğin seni ateşe çağırırken, fakirliği onu cennete çağırıyor." Bu cevap üzerine adam endişe içinde: "Öyleyse beni bundan ne kurtarır?" diye sordu. Peygamber Efendimizin cevabı şuydu: "Onun başını sıvazlayıp gönlünü alman..."

Coulers79

Yıllar önce bir genç delicesine aşık olmuş. Sonunda bir gün sevdiği kıza açılmış ama reddedilmişti.

Aradan seneler geçmiş genç aşkından yazdığı şiirlerle ünlü bir şair olmuş. İsmi duyulmuş, namı yayılmış.

Sevdiği kız bir zamanlar kendisini seven gencin namını duymuş. Kocasını da yanına alarak adamın yanına gitmiş ve şöyle demiş;

-Beni tanıdın mı? -Tanıyamadım. Kadın ısrarla tekrar sormuş. -İyi bak tanımadın mı, demiş.

Adam gerçekten de tanıyamamış. -Tanıyamadım. Bunun üzerine kadın,

-Sen seni şair edeni nasıl tanımazsın. Adamda bunun üzerine sinirlenerek,

-Madem ki keramet sendeydi, yanındaki neden şair olmadı?

Coulers79

#72
Çok samimi iki dost ve arkadaş varmış. Fakat bir tanesi çok kurnaz, atılgan ve hareketli, diğeri ise çok saf , dürüst ve sessizdi.
Bir gün kurnaz olan arkadaş , diğer arkadaşın yanına giderek işlerinin bozulduğunu söyler ve kendisinden para ister.
Samimi dostu onu hiç kırmaz ve elindeki bütün parayı arkadaşına verir. Arkadaşı bu parayla işlerini düzeltir.
Bir süre sonra kurnaz olan yine arkadaşının yanına gider ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok beğendiğini
ve kendisinin evlenmesine izin vermesini ister. Arkadaşı çok şaşırır, ne diyeceğini bilemez.
Fakat aralarında o kadar kuvvetli bir sevgi vardır ki arkadaşına hayır diyemez, nişanlısını arkadaşına verir.
Zaman içinde Saf olanın işleri bozulur ve birden arkadaşı aklına gelir...

''Ben ona sıkıştığında iyilik yapmıştım'' diyerek arkadaşının iş yerine gider ve kendisine çalışması için iş vermesini ister.
Arkadaşı ona iş vermez. Bizimki pişmanlık ve üzüntü içinde geri döner ama yine de arkadaşına kızamaz.
Bir gün sokakta dolaşırken yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşır fakir olduğu için ilaç alamadığını söyler.
Bizimki yaşlı adamcağıza acır, istediği ilaçları alır ve adamcağıza verir. Kısa bir süre sonra yaşlı adamın öldüğünü duyar.
Yaşlı adam çok zengindir ve bütün mirasını kendisine bırakmıştır. Saf adam artık zengindir.
Biraz da sevdiği dostuna olan kırgınlığıyla dostunun iş yerinin karşısında bir ev alır ve oraya yerleşir.
Bir gün evinin kapısını dilenci bir kadın çalar. Yaşlı kadın çok aç olduğunu, kendisine yemek vermesini ister.
Bizim saf hiç düşünmeden kadını içeri alır karnını doyurur. Kimsesi olmadığını öğrendiği kadına; kendisinin de yalnız olduğunu söyler.
Bu evde birlikte yaşıyalım sen evin işlerini ve yemekleri yaparsın der, yaşlı kadın hiç düşünmeden kabul eder.
Bir süre sonra yaşlı kadın bizimkine, kendine uygun bir kız bulup evlenmesini söyler. Bizimki böyle bir kıza nasıl ulaşacağını,
kendisinin hiçbir tanıdığının olmadığını söyler. Yaşlı kadın ona uygun bir kız tanıdığını ve kendisiyle görüştürebileceğini söyler.
Görüşmeler sonucunda evlenmeye karar verilir ve düğün davetiyeleri basılır. Bizimkisi kırgın olduğu halde çok samimi dostunu
yine de unutamamıştır... Biraz da geldiği konumu görmesi açısından samimi arkadaşına da davetiye gönderir.

Düğün günü gelir çatar. Saf adam düğün salonunda bir şeyler söylemek isteğiyle mikrofonu alır ve başlar yaşadıklarını anlatmaya;
-Eskiden çok sevdiğim bir dostum vardı. Bir gün işleri bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayı verdim.
Evlenmek üzere olduğum nişanlımı çok beğendiğini söyleyerek benden izin istedi. Çok üzülerek ondan da vazgeçtim.
Çünkü biz gerçek dosttuk onun üzülmesini istemedim. İşlerim bozulduğunda onun fabrikasına gittim ve çalışmak için kendisinden
iş istedim. Bana iş vermedi. Çok üzüldüm, ama yine de arkadaşıma kızmadım çünkü biz gerçek dosttuk.

Bu konuşma üzerine kurnaz olan arkadaşı daha fazla dayanamaz mikrofonu eline alır ve başlar konuşmaya;
-Benim de bir zamanlar çok sevdiğim bir dostum vardı. İşlerim bozulduğunda kendisinden para istedim, bütün parasını bana verdi.
Sonra ondan nişanlısını istedim, üzülerek nişanlısından da ayrıldı. Nişanlısını istememin nedeni o kadının arkadaşıma layık olmamasıydı.
Kendisi çok saf olduğu için arkadaşımı o kadından bu şekilde kurtardım. İşleri bozulduğunda gelip benden iş istedi.
Arkadaşımı kendi emrimde çalıştıramazdım, o yüzden iş vermedim. Günün birinde karşılaştığı yaşlı adam benim babamdı.
Babam ölmek üzereydi, onu arkadaşımın yanına ben gönderdim ve mirasını ona ben bıraktırdım.
Evine gelen dilenci kadın benim annemdi. Ona bakıp iyi yaşamasını sağlamak için gönderdim.
Şu anda evlenmekte olduğu kişi de benim kız kardeşim. Onu arkadaşımla evlenmesine ben ikna ettim.
Herşey senin içindi dostum...

İnsan dostu için yaptıklarını mecbur kalmadıkça açıklamaz... Yakın olduklarınızla farkettirmeden, karşılıklı kimbilir neler yaptınız?

Coulers79

#73
Efsane Wimbledon'un ilk siyahi Şampiyonu Arthur Ashe kan naklinden kaptığı AIDS'den ölüm döşeğindeydi..

Hayranlarından biri sordu..

"Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?"

Arthur Ashe cevap verdi..

"Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar,

5 milyonu tenis oynamayı öğrenir,

500 bini profesyonel tenisçi olur,

50 bini yarışmalara girer,

5 bini büyük turnuvalara erişir,

50'si Wimbledon'a kadar gelir,

4'ü yarı finale,

2'si finale kalır.

Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı'ya 'neden ben' diye hiç sormadım.

Şimdi sancı çekerken, Tanrı'ya nasıl 'niye ben' derim?

Coulers79

          Fırtına  Çıktığında  Uyuyabilmelisiniz

    Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Gel gelelim ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vazgeçiyor, "Burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur" diyorlardı. Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp:
   "Çiftlik işlerinden anlar mısın?" diye sormadan edemedi çiftlik sahibi.
   "Sayılır" dedi adam, "Fırtına çıktığında uyuyabilirim." Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boşverip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Taa ki o fırtınaya kadar... Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu:
   "Kalk, kalk! Fırtına çıktı. Her şeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım." Adam yatağından bile doğrulmadan mırıldandı: "Boşverin efendim, gidin yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim." Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu.
    Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu. Saman balyaları birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu.  Gülümsedi ve gözlerini kapatırken mırıldandı:
   "Fırtına çıktığında uyuyabilirim." Sıkıntılara, zihnen (bilgi, plan), mânen (dua), maddeten (tedbir) hazırsanız; fırtına çıktığında uyuyabilirsiniz. Hayatınız boyunca... Kızgınlıkla karar almayın, mutluluktan uçtuğunuzda söz vermeyin. İkisi de sarhoşluk ânıdır; akıl başta değildir.

abcb

Bence çıkarılacak bir sonuç daha var
Ummadık taş baş yarar'ın olumlu olarak kullanılan atasözü, şu an aklıma gelmedi  :g
Beğenmediği kişiyi işe aldı, iyiki de almış, afferin  8)

Coulers79

 Hakir görme mazlumu, bakarsan ne cevherler vardır onda.    KULIRS

Coulers79

                   

Kadın taksiye binmiş ve havalimanına gitmek istediğini söylemişti. Sağ şeritte yol alırken siyah bir araba park ettiği yerden aniden yola önlerine çıktı. Şoförü çarpmamak için sert şekilde frene bastı. Taksi kaydı, ama diğer arabaya çarpmaktan kıl payı farkla kurtuldu.

Siyah arabanın sürücüsü camdan başını çıkarıp bağırmaya ve küfretmeye başladı. Taksi şoförü ise gayet sakin ona gülümsedi ve içten bir şekilde el salladı. Kadın bütün bu olanları şokunu yaşarken taksi şoförünün tavrına daha da şaşırmıştı.

'Neden böyle davrandınız.' diye sordu kadın, 'Adam neredeyse arabanızı mahvedip ikimizi de hastanelik edecekti.'

Taksi şoförü gülümsemeye devam ederek Çöp Kamyonu Kanunu dedi. Kadın, 'Çöp Kamyonu Kanunu nedir?' diye sordu anlamamıştı. Şoför açıkladı pek çok insan çöp kamyonu gibidir. Her tarafta içleri çöp dolu olarak dolaşıyorlar; kızgınlığı öfkeyi ve hayal kırıklığını biriktiriyorlar ancak doldukça çöpleri bırakacak bir yere ihtiyaç duyuyorlar. Bu bazen ben bazen de siz olabilirsiniz. Kişisel algılamayın sadece gülümseyin onlar için iyi şeyleri temenni edin ve yolunuza devam edin. Onların çöpünü alıp işyerinize evinize taşımayın veya sokaktaki diğer insanlara dağıtmayın.

Başarılı ve mutlu insanlar çöp kamyonlarının günlerini mahvetmesine ve ellerine geçirmesine izin vermezler. Hayat sabahları pişmanlıklarla uyanmak için çok kısa, dolayısıyla size iyi davranan insanları sevin iyi davranmayanlar için iyi temennilerde bulunun.

Hayat %10 onunla ne yaptığınız, %90 onu nasıl alıp karşıladığınızdır.

universitely76

Çok önceden okumuş olduğum bu hikaye geçen hafta forumdayken aklıma gelmişti.. Paylaşım için teşekkürler Coulers :)
Şu sıra imzasız'ım...

Coulers79

Kimsenin kendi kızgınlığını, alakasız başka birinden çıkarma hakkı yoktur. Empati yapmak lazım; saygı, sevgi ve insanlıkta gerek tabii.